Hayatın acımasız yüzüyle yüzleşmek zorunda kalan bir baba, içinde taşıdığı büyük sırrı gün yüzüne çıkardı. Bu sır, sadece kendi yaşamını değil, aynı zamanda çevresindekilerin hayatını da derinden etkiliyor. "Doktora gitti, gelecek diyorum" sözleriyle başlayan hikaye, gözyaşlarıyla dolu bir yolculuğun kapısını aralıyor.
Olaya dair açıklamalara göre, acılı baba, yıllardır süren bir hastalıkla mücadele eden oğlunu kaybetmenin eşiğine gelmiş durumda. Oğlunun sağlığı için elinden gelen her şeyi yapmış, doktor doktor gezmiş, hastanelerin kapılarını aşındırmış. Ancak her seferinde umutları bir parça daha kırılmış. "Doktora gitti, gelecek diyorum" diyerek, hala umudunu kaybetmemeye çalışsa da, içindeki karamsarlık giderek büyüyor.
Aile içinde sağlanan destek ise her ne kadar kuvvetli olsa da, bu acı gerçeği değiştirmiyor. Birçok insan bu tür durumlarla karşılaşmış olsa da, babanın hikayesi, duygusallığı ve çaresizliği ile tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Oğlunun tedavisinin bir an önce sonuçlanmasını isteyen baba, çok geç olmadan bir mucize bekliyor. Ama her geçen gün hem oğlu için hem de kendisi için taşıdığı umutlar azalıyor.
Hastalıkla boğuşan tüm ailelerin gözünden kaçmadığı gibi, tedavi süreci sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal olarak da oldukça yıpratıcı. Baba, yaşadığı bu zorlu süreçte, yaşadığı kaygıları ve korkuları ifadeleriyle de açığa vuruyor. "Her gece uykusuz kalıyorum. Oğlumun geleceği için dua ediyorum." diyor ve yaşam mücadelesinin her aşamasında ona destek olmaya çalışıyor. Ancak bu destek bazen yetersiz kalıyor.
Hastanelerin yoğunluğu, doktorların alternatif tedavi yöntemi önerileri ve sosyal medyanın etkisi, babayı daha da çaresiz hissettiriyor. İnternetten araştırdığı her yeni tedavi yöntemi, bir umut ışığı gibi görünse de, biçare bir şekilde tekrar üzülmesine neden oluyor. "Bir an önce tedavi olmalı, onun için yapabileceğim her şeyi yapacağım" diyerek azmi ve kararlılığıyla dikkat çekiyor.
Birçok insanın gözyaşlarına hakim olamadığı bu durum, empati oluşturduğunda, toplumsal olarak da büyük bir destek yaratıyor. Destek veren sosyal medya kullanıcıları, özellikle başlattıkları kampanyalarla babaya ve oğluna için bir umut ışığı olmaya çalışıyor. Bu durum, babanın yaşadığı travmayı ve toplumun dayanışmasını gözler önüne seriyor.
Bu hikayedeki karamsarlık ve umutsuzluk, acılı babanın yaşadığı korkuları ve kaygıları herkesin gözünde canlandırıyor. Yaşadığı bu durum yalnızca bireysel bir mücadele değil, toplumun aynı yanılsama ile karşı karşıya kalabileceğini de gösteriyor. Bu tür durumlarda, ailenin yanında bir toplumsal destek mekanizmasının nasıl olabileceği üzerine tekrar düşünmemiz gerektiğini ortaya koyuyor.
Babası olan erkeklerin yaşadığı bu zorlu süreç, özellikle Türkiye'de benzer durumlarda destek bulunmaması nedeniyle daha da yıpratıcı hale geliyor. “Herkes kaybedebilir, ama biz her şeyin farkındayız” demekten başka çare bulamıyor. Duygusal bir yük taşıyan her baba gibi o da kendi hikayesini başkalarına duyurarak topluma bir mesaj vermeyi amaçlıyor. "Hepimizin başına gelebilir, ama ben oğluma inanıyorum" diyerek umutsuzluğuna rağmen geleceğe yönelik umut besliyor.
Baba, oğlunun yaşama tutunması için her olasılığı denemeye kararlı. Bu süreçte yaşadığı zorluklar ve karşılaştığı engeller, ona daha da güçlü olmayı öğretiyor. Kaybetmenin eşiğinde olan bir baba olarak yaşadığı bu yıkıcı deneyim, onu hem test ediyor hem de ona hayatın değerini bir kez daha hatırlatıyor. Sonuç olarak, hayat ne kadar zor olursa olsun, sevgiyle ve kararlılıkla mücadele etmenin hiçbir zaman sona ermediği gerçeği onun için her zaman geçerli olacak. “Doktora gitti, ama gelecek dediğim gün, ben de buradayım” diyerek varoluş mücadelesini sürdürüyor.